Emekli Binbaşı Süleyman Bey (Hiç Evlenmemiş)
M. Kemal Paşa, “Şarkî-Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi” ile, 29 Ağustos 1919 da Erzurum’dan ayrılıp Sivas’a gideceği sırada, Orduya ait üç eskimiş otomobille hareket ediyordu. Temsil Hey’eti’ne, harcanmak üzere, bin lirayı, Müdâfaai Hukuk Cemiyeti’nin Erzurum Merkezinin vermesi gerekirdi. Bunun, nasıl bulunup verildiğini, Cevat Dursunoğlu (“Millî Mücadelede Erzurum”s. 137–138), şöyle anlatıyor:
“Paşa, hareket hazırlığında. İçimizden Paşa ile, en çok Kâzım (YURDALAN) temas ediyor. Bir gün, birkaç arkadaş (Süleyman) Necati (GÜNERİ)nin evinde toplanmıştık. O gün, Mustafa Kemal Paşa’nın yanından gelen Kâzım, arkadaşlara: Paşa’nın yola çıkmasını sağlamak için, bizim para temin etmek vazifemiz olduğunu hatırlattı. Zaten Nizamname de, Temsil Heyeti’nin masraflarını karşılamak ödevini, Müdâfaa-i Hukuk Teşkilâtı’na vermişti”.
“O zamanlar (henüz düşman işgal ve tahribinden kurtulalı 18 ay bile geçmemiş bulunan şehirde) bunu, Erzurum Müdâfaa-i Hukukundan başka bir yer, yapamazdı. Halbuki o gün Müdâfaa-i Hukuk’un elinde, yalnız seksen lira kadar bir para vardı. O zamana kadar halk’tan toplayabildiğimiz binbeşyüz lirayı, öbür Vilâyetlerden Kongre’ye gelmiş olan Azalar’ın yerleştirilmesi, telgraf muhabereleri gibi, acele işlere harcamıştık. Hiçbirimizde de, para yoktu. Hepimiz, kuutilâyemût (=ölmeyecek derecede yiyecekle) yaşayabiliyorduk. Paşa’ya, hiç olmazsa, bin lira kadar bir para temin etmeli idik. Ama, nereden?”
“Böyle mühim bir zamanda, Cemiyet’in parasızlığını kimseye söyleyemezdik. Bu, bizim için, bir zaaf olurdu. İlk tedbir olarak, hepimiz, çoluk-çocuğumuzun ziynet eşyasına başvurmağı kararlaştırdık. Kadınların gözyaşlarına, bakmayacaktık. Fakat, bunların da boynunda, kolunda ne varsa, (Şubat 1916’da Erzurum, Rus ordusu işgaline düşünce Sivas’a doğru kaçışıldığında ve sonraki) muhacirlikte, ekmek parası olarak sarfolunmuştu. Hepimizi, bir düşünce aldı. Daha başlangıçta, bu kadar küçük bir şey karşısında bunalırsak, büyük işi nasıl başaracaktık?”
“Heyet-i Faale (Erzurum Merkezi İdare Heyeti) Azasından (Reis) (Karslı Hatunoğulları ailesinden Edirne doğumlu ve hiç evlenmemiş bulunan, Emekli Binbaşı) Süleyman Bey, Hızır gibi imdadımıza yetişti. Her anlamıyla kâmil bir insan olarak tanıdığımız (Hatunoğlu) Süleyman Bey, nasıl bir çıkmazda olduğumuzu görerek:
“Çocuklar, ben, bu işin çaresini buldum: Benim, tasarruf edilmiş dokuzyüz liram (1990 Ocak ayı başı rayiciyle, 1 Hamid altını — 225.000 liradan = 202.500.000 TL) var. Ben, altmış yaşını geçmiş bir adamım (o zaman 64 yaşında). Allanın rızasından, milletin selâmetinden başka, bir dileğim yok. Ben, bu parayı size veririm. Fakat, bu parayı verdiğimi, ne (M. Kemal) Paşa ve ne de başka hiçbir kimse bilmeyecek. İleride, Müdafaa-i Hukuk’un parası olursa, verirsiniz; olmazsa, helâl olsun. Ben, devletin verdiği tekaüt aylığı ile geçinir, giderim, dedi” (Ve, 1920 Ekimi sonunda Kars kurtulunca, 1920 sonlarında Erzurum’dan Kars’a, akrabası Hatunoğlu Haydar Bey’in yanına varıp, Kaleiçi Mahallesi’ne yerleşerek, 1924 güzünde, 69 yaşında iken, rahmete kavuştu).
“Hepimizin, gözleri yaşarmıştı. Bu adsız büyük adam bizi, o günkü en büyük kaygımızdan kurtarmıştı. O gün, Süleyman Bey parayı getirdi. Yüz lira kadar da, aramızdan toplayarak, bin lira yaptık; ve Kâzım (YURDALAN) delaletiyle Paşa’ya ulaştırdık. Kâzım dönüşte, Paşa’nın çok memnun olduğunu, sevinerek anlattı.”
“Bu, görünüşte küçük, aslında çok büyük olan hadiseyi, bugüne kadar yalnız birkaç kişi bilmekte idi. Hadise, tarihleştiği ve Süleyman Bey’in vasiyetini saklamağa, lüzum kalmadığı için, bu birkaç satın yazdım. Tanrı, her ikisine de, rahmet etsin,”
Mazhar Müfit KANSU da {“Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber”, I. 172), Erzurum’dan (29 Ağustos 1919’da) Sivas’a giderlerken, para yüzünden çok darlık çektiklerini; M. Kemal Paşa’nın, (Sivas’a giden Heyet’in vekilharcı işini görmekte olan) kendisine verdiği “bin lira”yı, nereden aldığını sorduğunda, Paşa’nın: “-Müdafaa-i Hukuk’daki arkadaşların yardımı oldu”, dediğini, anlatır. XXIII #BuMilletinÇocukları