Eğitimde Değişim değil Dönüşüm, Bugün ve Radikalce

Volkan Gazioglu
8 min readMay 7, 2021

Değerli okurlarım,

Bu makalenin yazılış amacı; 10 Şubat 2021 tarihinde kariyer ağı LinkedIn üzerinde eğitim sistemimize yönelik olarak yaptığım eleştirilere karşılık olarak; “Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Başkanvekili, İbn Haldun Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Venedik Komisyonu Üyesi” Sn. Yavuz Atar’ın, aynı gün, benden kapsamlı fikirlerimi istemesidir.

Kendisine, öncelikle fikirlerime göstermiş olduğu teveccühten dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. Özlediğimiz devlet, devlet adamlığı ve çevik devlet için dünyaya taş çıkaracak harika bir deneyim benim için. Allah devletimize milletimize zeval vermesin.

Sayın okur; bu makale (bana göre) oldukça iddialı ve yenilikçidir. Hata yapmaktan ve saçmala hakkının kullanılmasından çekinilmemiştir. Eğer bu durum sizin için sorun teşkil ediyorsa makalenin bundan sonrasını okumanıza gerek yoktur. Radikalce dönüşebilecek bir cesaret ve enerjisi olan okurlarımla yola devam etmeyi terchih ederim.

Makalenin verimliliği açısından, eğitim sistemimizin mevcut durumu ve sürekli değişmesi ile ilgili kamuoyu görüşü üzerinde durmayacağım, konuyla ilgili gerçekler ve rakamlar (facts and figures) sunmayacağım. Çünkü sanıyorum hemen herkes bu anlamda mutsuz. Bu arada şunu belirtmekten geçemeyeceğim; eğitim sisteminin sürekli değişmesi ile ilgili görüşlere de katılmıyorum, sonuçları üzerinde değerlendirme yapma hakkı saklı olmak kaydıyla, hayatın dinamikleri açısından değişimin gerekliliği tartışmasızdır.

Son zamanlarda, özellikle dijital dönüşümün (digital transformation) yarattığı akılalmaz etki, eğitim politikaları üzerinde de belirgin bir baskı oluşturdu. Kamuoyunun mevcut beklentileri; Yapay zeka (Artificial Intelligence AI), Sanal Gerçeklik (Virtual Reality VR), 5G, Nesnelerin Interneti (Internet of Things IoT) vb gibi sihirli teknolojik kelimelerle bir anda çok daha farklı şekillere büründü. Bu dönüşümün ne zaman, kimler tarafından, ne şekilde yapılacağına dair tartışmalar süredururken, pandemi hepimize bir şey öğretti: “Yarın artık bugündür”.

Eğitim konusunda bugün en büyük beklenti, mevcut sistemin, çocuklarımızı yarının dünyasına gerçekten hazırlayıp hazırlayamadığı kaygısı üzerine kuruludur ve bu durum sadece ülkemizin değil tüm dünyanın da sorunudur. Yapay zeka ve robotlaşmanın gelecekte birçok mesleği öldüreceği ve adı bile garip bir çok yeni mesleğin türeyeceği, rekabet avantajı yaratacak hünerlerin (skill) değişeceği yeni bir dünyaya hazırlayacağımız çocuklarımız yarın bizi nasıl anacaklar?

Eğitim sistemimizin, yıllardır çözemediğimiz, bizi tatmin etmeyen kronik ve devasa bir sorun olduğunda hepimiz hemfikiriz sanırım. Bunun üzerine bir de yabancı dil eğitimi sorununu eklersek sorun daha da büyüyor.

Peki bu sorunu nasıl çözeceğiz? Finlandiya, Estonya gibi butik ülkeleri hayranlıkla izleyip taklit ederek mi? Peki ya acaba bu ülkeler başarılı pazarlama faaliyetlerine rağmen gerçekten istediklerini elde edebildiler mi?

Bu sorunun cevabını yine kendi iç kaynaklarımıza dönerek cevaplamanın daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. 1938 yılındaki kıt kaynaklara rağmen, bugün Finlandiya, Estonya yapsa tüm dünyanın hayranlıkla izleyip alkış tutacağı ve tamamen Türkiye’ye özgü bir Köy Ensititüleri projesini hayata geçirmiş bu milletin tek şeye ihtiyacı var: “Okumaya, düşünmeye, uygulamaya ve neticelendirmeye”.

1938 yılında böylesine özgün ve iddialı bir sistemi uygulayabilmiş olan bu ülke bugün çok çok daha iyisini yapabilir. Peki ama nasıl?

Götür Beni Ay’a

Moonshot Thinking (Ay Yolculuğu Düşüncesi) denilen bir düşünme ve üretme sistemi var. İmkansız denilen sorunları çözmek için uygulanan bu sistem, radikal bir çözüm teklifi ile yıkıcı (disruptive) teknolojilerden yararlanıyor ve soruna %10 u değil 10x (10 katı) katkı hedefliyor. Hatta sorunu tamamen ortadan kaldırmayı. Hata yapmaktan korkmadan, aşkla. Bugün Google, Elon Musk vb bunun uygulayıcıları arasında.

Bu terim, zamanın A.B.D. başkanı John F. Kennedy’nin 1961 yılında mutlaka gerçekleştireceğiz dediği Ay’a insanlı bir araç gönderme düşüncesinden geliyor. O zamanlar, birileri (tanıdık geldi mi) JFK’in bu düşüncesiyle dalga geçiyor ve ülkenin binlerce derdi varken böyle “çılgın (tanıdık geldi mi), saçma, anlamsız, ucube, aykırı” işlerle uğraşmanın gereksizliğinden dem vuruyor. Ancak, JF 10 yıl hedefini koyuyor ve NASA başta olmak üzere tüm paydaşlara kaynak sağlıyor, motivasyon veriyor.

Veee sene 1969, Ay yüzeyine inen ilk insan olan Neil Armstrong, Kennedy’nin ortaya koyduğu bu iradeyi tüm insanlık adına gerçekleştiriyor. İş sadece Ay’a çıkmakla kalmıyor; Internet, mobil iletişim, ileri hesaplama (computing) gibi birçok gelişmeyi de tetikliyor. Süper güç Birleşik Devletler’e giden yol işte bu irade.

Gerek Köy Enstitüleri, gerekse Moonshot Thinking konusunda, amaçtan kopmamak uğruna çok detaya girmeyeceğim. Değerli okurlarım kendileri konu hakkında çok detaylı kaynaklar bulabilirler.

Ancak tam da bu noktada, Mustafa Kemal Atatürk’ün de, Kurtuluş Savaşı’nın belki de en umutsuz ya da belirsiz zamanlarında dahi, başka her kime söyleseniz en temel kaygının milletçe beka olduğu o günlerde gereksiz ve belki de yanlış bulacağı, başta eğitim gibi temel konularda kafa yorduğunu, görüşler aldığını, toplantılar düzenlediğini; düşmanın ülkeden kovulmasının hemen ertesinde, ilk iktisat kongresini toplamak gibi vizyoner ve yukarıdaki paragrafta bahsetmeye çalıştığım düşünce ve üretim tarzına benzer atılımlar yaptığını hatırlatmak isterim.

Moonshot prensibinin bize yardımcı olacağı, artık gına getirmiş, çözülmesinden bile umut kesilmiş devasa bir sorunumuz var mı? Evet: Eğitim sistemi sorunumuz. Üstelik ülke olarak; uzay, silikon, genetik gibi bazı konularda da geç kalmışız. Yani bizim arayı kapatmak için diğerlerinden çok daha hızlı koşmamız lazım.

Haydi o zaman aya yolculuğa başlayalım. Yükseklik korkusu olanlar, konuya aşk duymayanlar da bu durakta inebilirler.

Ne istiyoruz?

Öncelikle amacımızı belirlememiz gerekiyor. Ne istiyoruz?

Çocuklarımız yarının hünerlerini (skill) elde edebilmeli. Liste değişebilir ama şimdilik Dünya Ekonomik Forumu’nun (World Economic Forum, WEF) listesine yapışalım.

Sayın okurlarım, bugün bazı meslekler var ki bunun için üniversite eğitimi alınmasına gerek duyulmuyor, o zaman nedir bu üniversite sevdası? Bill Gates ve Steve Jobs ve diğer birçok başarılı iş adamı üniversiteyi terk etmiş, Nevzat Aydın (Yemeksepeti) ABD’deki yüksek lisans programını bırakmış yurda dönmüş. Sonuçta eğitim yaşam boyu devam eden bir süreç.

Bizim sistemimiz; sonuç odaklı, atak, yenilikçi, müteşebbis bireyler üretmeli. Bugün rahmetli Sakıp Sabancı, son derece düşük öğrenim düzeyine rağmen, büyük işler başarmış, ilham vermiş ve bilge olarak sözleri dolaştırılır olmuştur.

Bizim; paraya, işe, yeniliğe, bilime, ürüne, hizmete ihtiyacımız var. Para getirecekler, iş getirecekler ona göre, yenilik ve bilim getirecekler ona göre, üretecekler ona göre, hizmet edecekler ona göre verimli bir sisteme dönüşmeliyiz.

Fikrinizle Kimse Alay Etmiyorsa O Fikri Çöpe Atabilirsiniz

Bunun için benim fikirlerim, şimdilik 20 adet, nelerdir şimdi de onları paylaşmak istiyorum:

  1. Bulut tabanlı, hafif cihazlarda bile performanslı bir şekilde çalışabilecek, en iyi kullanıcı deneyimini (user experience, UI) sunan bir sistem için beauty contest (güzellik yarışması) tipi ihaleye çıkılacak, halkın onay verdiği sistem fiyat eleme yoluyla seçilecektir (1. olmazsa 2., 2. olmazsa 3. gibi). Bu sistem bir video konferans, mesajlaşma (instant messaging IM), işbirliği (collaboration), birlikte iş yapma (cooperation) iletişim (communications), içerik yönetimi (content management), okul-veli-öğrenci yönetimi suiti halinde bir e-eğitim çözümü olacaktır. Hizmet sağlayıcı konsorsiyum sunulacak servisin kalitesini, kesintisizliğini ve güvenliğini taahhüt edecektir.
  2. Tüm eğitim ekosistemini kapsayan (öğretmen, öğrenci, veli, idareci, hatta kırtasiye vb.) iletişim altyapısı için mikro uygulamaları destekleyen bir mesajlaşma sistemi seçilecektir (Turkcell BIP ya da Havelsan İleti gibi). Bu mesajlaşma sistemi 1 nolu maddedeki sistemle entegre çalışacaktır. Bu sayede yerli ve milli mesajlaşma sistemi için organik katkı da sağlanmış olacaktır.
  3. Sistem self servis yapay zeka robotu ve topluluk (community) destek mekanizmasına sahip olacaktır.
  4. Oluşturulan bu büyük ekosistem; satın almalarda kaliteyi yükseltecek, fiyatları düşürecek ve şirketlerimize küresel rekabet avantajı sağlayacaktır.
  5. Eğitim ekosistemi için blok zinciri (blockchain) tabanlı bir para birimi geliştirilecek, ekosistemde bu birim kullanılacaktır. Sistemin kazandırdığı birimler, ekosistem içerisinde (ders, kitap, müze girişi, tiyatro vb.) kullanılabilecektir. Devlet bileşenlere gerekli katkıyı bu sistem çerçevesinde yapacaktır. 18 yaşından küçükler harcamalarını veli bilgisi dahilinde yapabilecektir. Burslar, krediler, ödüller vb bu sistem üzerinden dönecektir.
  6. Ölçme ve değerlendirme ailelerin de katılımını sağlayabilecek bileşenler içerecektir. Böylece daha şeffaf adil, katılımcı ve ailelerin de katkıda bulunduğu bir düzen kurulmuş olacaktır.
  7. Sistem üretmeye teşvik edecek, beğenilen içerikler blok zincir kredisi kazanabilecektir. Örneğin bir ders konusunda kendi özgün içeriğini üreten bir öğretmen, topluluk tarafında beğenilirse sistem tarafında blok zincir kredisi kazanacaktır.
  8. Sistemde özellikle Z kuşağına uygun kısa ve etkili içeriklere yer verilecektir. Öğrenciler istedikleri her yerde bu kolayca tüketilebilir içeriklerden yararlanacaklardır.
  9. Sistem öğrencilere ilham verebilecek mentor lar atayacak, her öğrencinin bir mentoru olacak.
  10. Sistem yurtdışındaki okullar ile entegre edilerek, sanal arkadaşlık ve yabancı dil gelişim imkanlarına katkıda bulunacaktır.
  11. Tamamen uzaktan eğitime geçilecek, fiziksel ortamlar; deney yapma, sosyalleşme vb gibi nedenlerle kullanılacak. Nitekim yapılan araştırmalarda uzaktan çalışmaya en uygun sektörlerin başında eğitim gelmektedir.
  12. Yabancı dil eğitimi (özellikle pratik) özel şirketlere devredilecek, mevcut öğretmenler de hem okul hem de bu şirketler üzerinden görev yapacak ve ödemelerini bu şekilde alacak. Ödemeler; öğrencilerin performansı ve ceza anahtar performans göstergeleri (Key Performance Indicator, KPI) ile değişiklik göstermelidir. Öğretmenler bu şirketler üzerinden ders vererek kredi kazanabilmelidirler.
  13. Öğretmenler de öğrenci olarak kabul edilmeli, öğretmen kelimesinin yerine başka bir kavram bulunmalıdır.
  14. Öğrencilere karne değil kişisel gerçekleştirme taahhüt belgesi verilmelidir. Aynısı öğretmenlere de verilmelidir. Bu belgeler, öğrencinin o yarıyıl hedeflediği amaçlara erişip erişemediği ile ilgili tamamen kendisine özel olmalıdır. Öğrenci, okul ve aile işbirliği ile hazırlanmalıdır.
  15. Aktif öğrenme (Active Learning) temel olmalı, öğrenciler kendi kendilerine öğrenme yoluna teşvik edilmelidir. Bu amaçla müfredat çok radikal bir şekilde sadeleştirilmelidir.
  16. Müfredata bağlı kalmak şartıyla her öğretmen kendi öğretim sistemini uygulamakta özgürdür.
  17. Matematik yönünden diğerlerinden üstün olan çocuklar hemen ayrı bir sürece alınıp yönlendirilmelidir. Bu özellikle yapay zeka (Artificial Intelligence AI), makine öğrenmesi (Machine Learning ML), derin öğrenme (Deep Learning DL), mobil iletişim vb gibi teknolojilerin geliştirilmesinde kritik öneme sahiptir.
  18. Her öğrencinin, 16 Personalities gibi, kariyerine seçimine destek olabilecek kişilik testi sonucu olmalıdır. Bu testler devlete ait olabilir, ya da özel sektör ile anlaşılabilir.
  19. Öğrencilerin alt sınıflara öğretmenlik yaptığı oturumlar düzenlenmelidir. Bu hem çocukların kişisel gelişimi, hem de hatırlama ve daha iyi öğrenme için faydalı olacaktır.
  20. Okullarda ve evlerde açık kaynak kod felsefesine dayalı Linux işletim sistemi ve bulut tabanlı çalışmaya geçilmelidir. Açık kaynak kod yaklaşımı hem üretmeyi teşvik edecek, hem de bu işletim sisteminin oyunlar konusunda Windows kadar cazip olmaması çocukların vaktinin çarçur olmaması anlamında pratik fayda sağlayacaktır. Pardus işletim sisteminin Linux Mint benzeri veya başka bir sistem gibi iyi bir kullanıcı deneyimine kavuşturulması durumunda Pardus ile de devam edilebilir. Bu Pardus açısından da çok değerli bir büyüme fırsatı olacaktır.

Yarın Artık Bugündür, Korkma!

Hazırlanacak sistem strateji ve planı için, ilgili tüm bileşenler en az bir ay boyunca dünyayla iletişimi kesecekleri bir mekanda (Kıbrıs, Yassıada vb) çalışacak ve çıkacak sonuç tüm kamuoyunun beklentisi ve baskısı altında olacaktır. Buradan çıkan nihai taslak 3 ay boyunca kamuoyunun geri beslemesine sunulacaktır.

Karar verilen plan uygulamaya geçirildiğinde; adım adım ilkesi ile, sürekli bir gelişim içerisinde olunacak ama gelişim kamuoyunun şeffaf denetimi ve gözetimi altında olacaktır. Alay edenlere, küçük düşünenlere, siyasi fanatiklere kulak asılmayacak, olumlu eleştiriler dinlenecektir. (Bu cümleyi böylesine bir makalede yazıyor olmak ne acı).

Sayın okurlarım

Eğitim devasa bir konu. Makalemde tabi sanat, spor gibi alanlara değinmedim. Gerek müktesebat gerekse mütekabiliyet gibi konular bürokrat ve teknokratlarının işi. Sonuçta ben de eğitim uzmanı değilim. Bu makalede amacım ilham verebilmektir ve herkesin değerli görüşlerine de açık olduğumun bilinmesini isterim.

Görüş ve önerileriniz için egitimdonusum@gazioglu.com e-posta adresini kullanabilirsiniz.

Faydalı olmasını dilerim. Saygılarımla,

Volkan Gazioğlu, 13 Şubat 2021, Üsküdar İSTANBUL

--

--