İnananların İlki Olun
Gün olmuyor ki iPhone övücülüğü, Mac mandacılığı yapılmayan bir paylaşıma rast gelmeyeyim. Tabi arkaları sağlam.
Steve Jobs gençlik yıllarımdan beri takip ettiğim ve çok saygı duyduğum bir kişilikti. “Aç kal, budala kal” sloganı beni çok etkilemiştir, yine “noktaları birleştirmek”. Buna rağmen hayatım boyunca hiç bir Apple ürününe tek bir Penny bile harcamadım. Nedeni özgür yazılım destekçisi olmamdır. Harcayanlara da diyecek bir şeyim yok.
Yine de, tercihin ötesinde, bunların seviciliğinin yapılması ağırıma gidiyor.
Gitmiş ülkenin en iyi üniversitelerinden birini okumuş; akademisyen, bilgisayar mühendisi, yazılımcısı her neyse olmuş, ürettiği bilimle, geliştirdiği çerçeveyle değil masasındaki Mac ile övünüyor. Yazık!
Düşünün ki ABD ve yancısı ülkeler hariç ortak üretilen ve F-35'ten bile daha gelişmiş bir savaş uçağı var. İstediğiniz gibi özelleştirebiliyorsunuz. Ne güzel bir rüya değil mi? İşte bu bilişim dünyasında gerçek. Açık kaynak kodlu Android var, Linux var. Amerikalıyı, üstelik bir de fahiş ücret ödeyerek yalamamıza da gerek kalmazdı.
Yine RISC olmasaydı, “Çakıl” işlemcimiz, iyi ya da kötü, olabilir miydi?
Menfaatleri gerektirdiği an üzerinizde casusluk yaptıkları, istedikleri an ambargo koydukları, çaktırmadan kendi kültürlerini, ideolojilerini, renklerini sana kaktırdıkları ne güzel bir dünya, oooohh! Cari açık da kimin umurunda.
Özgüveninizi, mutluluğunuzu, iç huzurunuzu cebinizdeki iPhone’dan, masanızdaki Mac’ten almak yerine güzel kişiliğinizden, topluma katkınızdan, sanatınızdan, sporunuzdan, kültürünüzden alsanız nasıl olur? Açık kaynak bizim gibi geride kalmış üülkeler için bir nimet.
Bunları yazarken pek bir etkisi olmayacağını bilecek kadar deneyimliyim. Ama yine de durmuyorum. Çünkü ben “inananların ilki” olmayı seçtim. Herkes yapıyor? Sen yapma. Herkes çalıyor? sen çalma. Herkes gidiyor? Sen gitme. İnananların ilki ol. Ben bunu seçtim ve belki bir kişi de bu yazıyı görür ve o da inananların ilki olur.
Sizi gidi Kemalistler, anti-emperyalistler, cihadcılar, ümmetçiler, yerli ve milliciler sizi.
“Mûsâ, tayin ettiğimiz vakitte (Tûr’a) gelip de rabbi onunla konuştuğunda o, “Rabbim! Bana görün; sana bakayım” dedi. Rabbi, “Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak; eğer o yerinde durabilirse sen de beni görebilirsin” buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti; Mûsâ da bayılıp düştü. Kendine gelince dedi ki: “Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tövbe ettim; ben inananların ilkiyim.“