--
Sizin katiliniz kim?
Kıymetli paydaşlarım sizlere “Hakikatin Çürümesinden (Truth Decay)” bahsedeceğim. CIA’in gölge kuruluşu RAND Corporation tarafından ortaya atılan bu tabiri sizlere kısaca şöyle tarif edebilirim: “Söylemlerde fikirlerin miktarının ve baskıcılığıın gerçeklere oranla artması, her ikisinin arasındaki mesafenin açılması, geleneksel olarak güvenilir ve doğru bilginin kaynağı olarak görülen kurumlara olan inancın azalması.”
Bu olgu o kadar görünür hale geldi ki; orduyu zayıflatma, ülkenin müttefikleri nezdindeki güvenilirliğini sarsma ve büyük krizlere yanıt verme kabiliyetini düşürme potansiyeli taşıdığı için artık en önemli milli güvenlik tehditlerinden biri olarak değerlendiriliyor.
Aslında bu kavramın özüne yabancı değiliz. Antik Yunan filozofu Protagoras “İnsan her şeyin ölçüsüdür” derken meşaleyi yakmış. Modernite, post-modernite, Nietzsche’nin “Hakikat yoktur, perspektifler vardır”ı derken işte geldik son yıllarda Brexit ile karşımıza çıkan “Post-truth” söylemi de aslında çok farklı değil. Ancak bu işin ateşini harlayan unsurlar var: “Yirmi dört saat haber yayınındaki artış, sosyal medya ve yanlış bilgi ve yanıltıcı veya önyargılı bilginin yayılması gibi enformasyon sisteminde yaşanan değişimler ve bu değişimlerin eğitim sisteminin yetkinliği ve yeterliliği üzerinde yarattığı baskı, siyaset, toplum ve ekonomi alanlarındaki kutuplaşma.
Sözün özü; politikacılar, akademisyenler, din adamları, gazeteciler artık kim varsa, yalan söylediklerinde çok da sorun değil. Karşılarındaki bizler “kutbumuza göre” yalanı alıp şöyle bir süzüyoruz: “Benim fikirlerime uygun mu?”, “Bunu içime sindirebilir miyim?”. Tamamsa inan gitsin; hakikati kim takar.
Akira Kurusowa’nın “Rashomon” adlı bir filmi var. Küçükken izlediğim filmlerini bile hala tekrar tekrar izlerim. Neyse işte bu filmde bir cinayet işleniyor, cinayeti gören tanıklar var ama herkes başka bir hikaye anlatıyor. Sizin katiliniz kim?
Yüce Allah bizlere hakikatten ayrılmamayı nasip etsin, üç günlük dünya yamulup yumulmaya gerek yok.