Türkiye aradığı petrolü buldu mu?
--
Sayın okurlarım, Türkiye’de petrol yok değilmiş, varmış, varmış da işte malum Misak-ı Milli konusu. Neyse, konumuz petrol değil sizi kandırdım.
Kalkınma üzerine kafa yoranlar, İkinci Dünya Savaşı’nın yıkık devletleri Almanya ve Japonya’nın bugün dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer almalarına hayret ederler. Yine yakın zamanda 3I ülkeleri dediğimiz; Hindistan, İsrail ve İrlanda’nın özellikle bilişim teknolojileri alanında gösterdikleri atılımla kalkınmaya olan katkılarına gıpta ederler. Hakeza kalkınma planı modeli uygulayan Çin’in bugün nerede olduğunu hep beraber görüyoruz.
Artık sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçilen bu dönemde, gelişmiş ülkelerin dışında kalan ülkeler; farklı geçmişleri, fiziksel kaynakları ve diğer yapısal özellikleriyle geniş bir heterojen grup oluşturmaktadır. Türkiyemiz de bunların içerisindedir.
Ancak bir alan var ki, adım adım yükselerek göz kamaştırıcı başarılara imza attık. Henüz istediğimiz pazar paylarına ulaşamasak da, trend bunun orta vadede mümkün olabileceğini gösteriyor. Üstelik bu alan, dikey olarak gözükse de, gerek bilişim, gerek endüstri, gerekse akademi ile iç içe ve diğer dikeylerle bereketli değer zincirleri oluşturulabilmesine imkan sağlıyor. Evet bildiniz, savunma sanayimizden bahsediyorum.
Savunma sanayimiz diğer sektörlere göre ihracatta oldukça geri olmasına rağmen, 2021’de 19,7 milyar dolarlık hacim ve 6,2 milyar dolarlık ihracat, 2023’te ise 10.2 milyar dolarlık ihracat hedefleri (Savunma Sanayi Başkanlığı) onu zirveye doğru yaklaştırır. Yine TİM’in (Türkiye İhracatçılar Meclisi) İhracat 2021 Raporu’nda yer verdiği analize göre, 2035'te ihracat artışının en yüksek olacağı sektör, yüzde 425 artış ile savunma ve havacılık sanayisi olacak.
Savunma sanayimizdeki bu başarı tabi ki tesadüf değil. Arkasında sağlam bir milli irade, Milli Teknoloji Hamlesi ve bize özel ”kümelenme” temelli harika bir model var. Yerlilik ve millilik hareketi ile 1500’e yakın şirketin faaliyet gösterdiği sektörün 75 milyar doların üzerinde bir proje ve 1.5 milyar dolar civarında bir AR-GE hacmine ulaştığı düşünülüyor. Sayısı 700’ü geçen savunma sanayi projesi yürütülüyor. Türkiye’nin silah ihracatı son 5 yılda yüzde 30 arttı, ithalatı yüzde 59 geriledi. Yerlilik oranları %70'leri aştı. “Bu sonuçlar hayal etmenin ve hayallerimiz için çalışmamızın bir karşılığıdır”.
Üstelik bu model diğer alanlarda da uygulanabilir. Nitekim, savunma doktrinindeki holistik bakış; sağlığı, gıda ve siber güvenliği de içine alacak şekilde geniş tutuluyor. Ana hatlarıyla kümelenme ve sürdürülebilir bir tedarik modeli ile gelen başarı, bu doktrini çift yönlü destekliyor.
Bu çift yönlülük hem savunma sanayinin sürdürülebilirliğine katkıda bulunuyor, hem de karşılıklı teknoloji aktarımına imkan sağlıyor. Buna en güzel örnek 14 günde solunum cihazı üretebilmemiz ve gelişmiş ülkelere dahi yardımda bulunabilmemiz. Çünkü elimizde bir altyapı, bilgi ve teknoloji vardı. Bu tür örneklerin devamını her alanda göreceğiz.
Bu arada, bu modelin yapı taşlarından birisi olan “cluster theory” nin Türkçesi olan “kümelenme”, yanlış hatırlamıyorsam, Prof. Dr. Melih Bulu’ya aittir. Kendisi 1990’lı yılların sonunda Competitive Advantage of Turkey (CAT, Bugünkü URAK) ile Prof. Michael Porter’ın çalışmalarını ülkemizin sektörel bazda rekabet yeteneğinin artırılması amacıyla uygulamaya koymuştu.
Türkiye sahada gördüğünü dinamik bir şekilde ürün ve hizmetlerine uyarlayıp rekabetçi avantaj kazanan, zaferlerle muharebe doktrinlerini altüst eden bir ülke konumuna yükseldi. Şirketlerimiz sıralamalarda hızla basamak çıkıyor. Üstelik bunları her türlü örtülü-örtüsüz ambargo, kısıtlama ve ayak oyunlarına rağmen başarıyoruz.
Bu alandaki başarılar toplumumuzun özgüvenini de artırıyor. “Yapamazsınız, olmazcı ezikler ve değersizleştiricilerin” foyası ortaya çıkıyor. İsmail Demir gibi, Temel Kotil gibi, Haluk-Selçuk Bayraktar kardeşler ve niceleri gibi “super star” larımız var. Türkiye yükseliyor!
Yazımı sonlandırırken özellikle gençlerimize bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. SSB Başkanı İsmail Demir’in Savunma Sanayi Günleri’nde yaptığı konuşmayı :
“Artık mezun olan bir arkadaşımızın, acaba devlet bana ne iş verir diye beklemesinin ötesinde kendilerini inisiyatif alıp çeşitli girişimlerde bulunması da bizim için çok önemli.”
Hadi gençler, yerlileştirilmeyi bekleyen çok ürün ve hizmet var, sizin parlak fikirlerinizle bu sektör kalkınmamızda önemli bir faktör olabilir. Hadi!
İstiklal ve istikbalimiz için!