WhatsApp’ı Hemen Bırakmalısınız!

Volkan Gazioglu
5 min readMay 3, 2021

--

Sayın okurlar,

Kışkırtıcı bir başlıkla giriş yaptım, kusura bakmayın, sizlere neyi kullanıp kullanmayacağınız konusunda ahkam kesmek bana düşmemiş. Ancak müsaade ederseniz sizlere bu konudaki görüşlerimi beyan etmek isterim.

WhatsApp California’lı Mountain View şirketi tarafından geliştirildi ve Facebook tarafından, evet “sırıtık” Zuckerberg’in şirketi tarafından, 2014 yılında 19.3 milyar dolara satın alındı.

Facebook, kendi mesajlaşma uygulaması olmasına rağmen (Facebook Messenger), WhatsApp’a bu kadar para ödedi. Nedenleri çeşitli, ancak ticari olanlara bakacak olursak; mesajlaşma uygulamalarının potansiyeli, WhatsApp’a insanların gösterdiği teveccüh, rakiplere (Google, Microsoft vb) kaptırmama isteği diyebiliriz. Aşağıdaki resimde çeşitli mesajlaşma uygulamalarının dünya üzerindeki kullanım dağılımları gösterilmektedir.

Facebook aynı zamanda Instagram’ı da satın aldı (Daha başka şirketler de var). Zuckerberg, sahibi olduğu WhatsApp, Instagram ve Facebook Messenger uygulamalarını entegre edip yerini daha da sağlamlaştırmaya yönelik bir strateji peşinde. Ancak bir sıkıntı var, Amerikan Federal Ticaret Komisyonu (FTC) ve 46 eyalet, Facebook’a, rakip şirket satın almalarıyla sosyal medya endüstrisindeki rekabeti yok etmeye çalışma suçlamasıyla geçtiğimiz yılın sonunda antitröst davası açtı. Dava uzar gider, ne olur ne biter bilinmez.

Facebook’un kendisi ve sahipleri hakkında pek konuşmak istemiyorum, amacım yerli yersiz ithamlarda bulunmak, komplo teorileriyle sayfaları doldurmak değil. Ancak piyasada bunların çok sağlam pabuç olmadıkları konusu sürekli dillendiriliyor. Zaten öyle olmasa; WhatsApp’ın kurucuları Acton ve Koum şirketten ayrılmazlardı. Mesele aynı; mahremiyete karşı duyarsızlık.

WhatsApp çok başarılı bir uygulama, halkımız onu çok sevdi. Ben de severek kullanıyordum. Ta ki, şu ünlü 8 Şubat 2021 “Gizlilik İlkeleri” dayatmasına kadar. Çok alışık olmadığımız bu durumun gerçek olup olmadığını araştırdığımda ise bazı ilginçliklerle karşılaştım.

Sayın okurlarım,

Ünlü sözdeki gibi “Ürün ücretsizse, ürün sizsiniz”. Böylesine büyük yatırım ve işletme maliyeti olan hizmetlerin para kazanma (monetize) stratejileri olması doğal, ancak bunu dayatmak neden? Facebook yetkilileri bu dayatmanın içeriğinin “aslında” şöyle olduğunu, böyle olduğunu anlatıp duruyorlar, ancak malumunuz sözleşmeler hep böyledir. Sanıyorum ana konu WhatsApp içeriğinin kardeş uygulama Facebook’a aktarılması. Üstelik BBC’de yazan bir habere göre, arkadaşlar bu fiili zaten 2016 yılında beri işliyorlarmış.

İşte burada aklımıza binbir soru takılıyor. Cevapları kim bilir?

Facebook’ta kendi irademizle paylaştığımız metinler, resimler, videolar vs. var. Yani sonuçta seçici davranıyoruz. Peki ya WhatsApp? Şöyle bir nefes alın, bir iki dakika durun ve WhatsApp’ta neler paylaştığınızı düşünün.

Bunu bizden kim istiyor? 2018 yılında Facebook–Cambridge Analytica skandalı nedeniyle Amerikan Senatosu’nda tanıklık yapmak zorunda olan Zuckerberg.

Illinois Senatörü Durbin, “Sayın Zuckerberg, dün gece kaldığınız otelin adını bizimle paylaşır mısınız?” diye soruyor. Zuckerberg’in gülerek ‘Hayır’ yanıtı vermesi üzerine Senatör bu sefer Zuckerberg’den geçen hafta kimlere mesaj attığını söylemesini istiyor. Zuckerberg’in buna da “Hayır” yanıtını vermesi üzerine Senatör nazikçe ona haddini bildiriyor: “Sanırım her şey bundan ibaret, gizlilik hakkınız”.

Peki Cambridge Analytica skandalı ne? İngiliz danışmanlık şirketi Cambridge Analytica’nın, Facebook kullanıcılarının verilerini, rızaları olmadan, toplayıp “politik” analiz etmesi ve bunun seçimlerde kullanılması (2016 Ted Cruz ve Donald Trump kampanyaları ve belki Brexit).

Tabi bir başka tepki konusu ise, bunların gücünü Avrupa Birliği’ne yetiremeyip biz gibiler üzerinde uygulamaya kalkması. Çifte standardın dik alası.

Sayın okurlarım,

Gördüğünüz gibi, gündelik hayatımızın içerisinde yer alan bu şirin mi şirin, tatlı mı tatlı servisler aslında çok büyük mücadelelerin birer araçları.

Ellerine güç geçirdiler mi hemen gerçek yüzlerini göstermeye başlıyorlar. Sadece bununla kalmıyor ulusal güvenliğimizi de tehdit ediyorlar.

Cumhurbaşkanımızın, 26 Kasım 2020’de 4'üncü Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nde yaptığı konuşmayı hepinize tavsiye ediyorum.

“Artık dünyada savaşların bile dijital tabanlı hale dönüştüğü bir dönemde böylesine bir güç temerküzünün yol açacağı sorunları tahmin etmek zor değildir. İnsanın geleneksel hayat tarzında çeyrek asır gibi kısa bir sürede yaşanan bu radikal değişimin sonu doğru bir altyapıyla desteklenmez ve adil bir anlayışla yönetilmezse modern köleliğe varır. Etnik ve dini faşizmin acılarını asırlarca çeken, sömürgecilik ve doymak bilmeyen kazanç hırsının ağır bedellerini ödeyen insanlığı bu tehditten korumak hepimizin görevidir. Bireyi bir isim veya numaradan ibaret gören dijitalleşmenin sonu faşizme çıkar. Dijital faşizme karşı hep birlikte mücadele etmeli, hep birlikte çözüm yolları aramalıyız. Elbette bunu söylerken dijitalleşmeyi reddedelim demek istemiyorum, insan hayatını kolaylaştıracak her yeniliğin başımızın üzerinde yeri vardır. Önemli olan bu sürecin medeniyetimizin ‘Yaratılanı severiz Yaradan’dan ötürü’ yaklaşımıyla yürütülmesidir. Bunun için teknolojiyi geliştirenin de üretenin de kullanıcı olan insana karşı sorumluluğunu sadece kazanç parantezine hapsetmenin önüne geçilmelidir.”

Cumhurbaşkanı burada, “dijital faşizm” kavramını ortaya atıyor ve insanların bir “kazanç parantezi” içine hapsedilmemesi gerektiğini vurguluyor.

Sayın okurlarım,

Bu nedenle, her dünya vatandaşının tekelciliğe karşı çıkması lazım. Çeşitliliği kucaklamalıyız. Tıpkı hayatımız gibi. Başka kültürleri kucaklamak meşakkatli gelebilir ama bizleri insan yapan, farklı değerler kazandıran da bu değil midir zaten. Yemekler, şarkılar, danslar … Çeşit çeşit güzellikler. Nasıl telefonlarımızda, bilgisayarlarımızda sosyal medya uygulamaları var, mesajlaşma uygulamaları var, e-posta uygulamaları var ve hepsini de aynı anda kullanabiliyorsak, bu da farklı değil. Düşünsenize Facebook, Instagram, Twitter hepsi de sosyal medya uygulaması, hepsi de aynı anda telefonunuzda. Sorun oluyor mu? İşte mesajlaşma için de bunu yapın (diversification).

Korkmayın, çeşitlilik güzeldir. Bakın yerli uygulamalarımız var, BiP var İleti var. Bunların haricinde Telegram var, Signal var. Profesyonel dünyada bizim vendor lock-in dediğimiz tek bir satıcıya bağlı kalma hatasına düşmeyelim. Bunun için takdir edersiniz ki, birlik gerekiyor. Bir Çin atasözünün dediği gibi 人心齐,泰山移。İnsanların kalpleri birleştimi, Tai Dağı’nı bile yerinden oynatabilirler. Biz tabi bırakalım Tai dağı yerinde kalsın ama, şu şımarıklara sağlam bir tokat atalım. Tabi başka şeytani bir pazarlama planları var mı ondan da emin değiliz.

Sizleri tuzaklarına düşürmek için türlü türlü pazarlama hileleri yapacaklar, satılık kalemlere yok şöyleymiş yok böyleymiş haberleri yazdıracaklar. Önce uyut sonra unut yapacaklar. Kanmayın.

“Benim gizlim saklım yok” diyenler, konu sadece sizin gizliniz saklınız değil. Tüm bu veriler günü geldiğinde bir ulusal güvenlik riskine dönüşebiliyor, egemenliğimizi tehdit edilebiliyor. Sizin gizliniz saklınız yoktur da, belki sevdiklerinizin vardır, ülkenizin vardır, öyle düşünün. Çocuklarınızın geleceğini düşünün.

Buradan Rekabet Kurumu’muzu da cesur olmaya davet ediyorum, millet olarak arkanızdayız. Ne gerekiyorsa çekinmeden yapın. Öğretmenler, okul gruplarını derhal WhatsApp’tan taşıyın. Öğretmenlik liderlik gerektirir.

Dilim döndüğünce bu kadar anlattım. Daha eli kulağında Avustralya’da neler olduğunu da siz araştırın artık. Böylesine bir dayatmaya, şu kadarcık da bir tepki koyamıyorsak, yazık olsun bize. Sosyal medyada bakıyorum herkes her şeyin uzmanı. Biraz da bu konuların uzmanı olalım, dijital okur-yazarlık günümüzün olmazsa olmazı. Duruş gerekiyor, duruş. Duruşu olmayanın yarını olmaz.

Saygılarımla.

--

--